Post by Admin on Jul 22, 2020 11:20:55 GMT -5
Herkese merhabalar. Bugün sizlere yüzyıllardan beridir üzerinde yaşadığımız Anadolu’nun öneminden bahsedeceğim. Ayrıca bu makaleden sonra Fethiye camisi hakkında olan makalemizi de okursanız oldukça memnun olurum.
Anadolu tarihin her döneminde birçok topluluk açısından oldukça önemli bir bölge olmuştur tartışmasız. Bunun en önemli sebeplerinden birisi iki kıta yani Avrupa ve Asya arasında bulunan bir köprü niteliği taşımasıdır.
Anadolu’nun iki kıta arasında yer alan bir köprü olmasından dolayı tarih boyunca göçlere sebebiyet vermiştir. Bu göçler dışarıdan Anadolu’ya insanların gelmesi şeklinde olan göçler olup Anadolu’da idari açıdan bir karmaşanın oluşmasına neden olmuştur. Bunun şöyle inceleyelim. Normal şartlarda herhangi bir nüfusun yoğun olduğu bir bölgede yoğun olan o nüfusun gelenek, görenek, adetleri baz alınarak bir toplum yapısı oluşturulur. Fakat konumuz Anadolu toprakları olduğundaysa duru maalesef ki oldukça karışıyor.
İki kıtadan sürekli göç alması nedeniyle toplumsal yapı olarak tam manasıyla bir çorbadır Anadolu ve eğer ki bunu yönetimsel açıdan incelersek durum daha da karışmaktadır. Bu kadar çok halkın yaşadığı topraklarda tabii olarak çok düzenlenmiş hem azınlıkları hem de çoğunluğu baz alan dengeli kanun tasarıları gereklidir. Fakat Türklerden önce bırakın kanun tasarını, bu halklara yapılan zulmün haddi hesabı yoktur.
Ayrıca eğer ki bir rehbere ihtiyacınız varsa sizlere Bilal Çağatay Erentürk’ü tavsiye ederim. Kendisine bu numaradan ulaşabilirsiniz. 0533 517 98 59 Ayrıca internette Erzurum gezisi başlığında da bu rehbere rast gelebilirsiniz.
Bunun en basit örneği Bizans İmparatorluğu döneminde yapılan Ermeni kıyamlarıdır. Ermeniler bu dönem toplu halde zulümlere uğramış ve bu yüzden soylara neredeyse kuruma noktasına gelmiştir. Buradan bu zulmün sadece Ermenilere yapıldığı gibi bir sonuç çıkmasın. Bizans İmparatorluğu bu topraklarda hüküm sürdüğü müddetçe halka çok ağır vergilere mahkûm etmekle beraber halkın sırtına çok ağır yükler yüklemiştir.
Böyle bir ortamda yaşamını sürdürmeye çalışan halklar da takdir edersiniz ki Bizans egemenliğinden kurtulmak için en ufak bir fırsatı bile değerlendirecektir elbet. Burada tarih sahnesine Türkler çıkmaktadır. 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi’nden sonra Anadolu’ya akın akın yerleşen Türkler ve yine aynı coğrafyada kurulan Anadolu Selçuklu Devleti Bizans’ın aksine halkı adalet ve merhametle yöneterek halkın güvenini kazanmıştır.
Anadolu Selçuklu Devleti’nin merkezi otoritesinin zayıflayarak yıkılmasından sonra bile bu devletin daha önceden yapmış olduğu çalışmaların bir neticesi olarak ondan sonra kurulan Osmanlı Beyliği de hiçbir suretle halkça yadırganmamış ve çok kısa bir zamanda bir imparatorluk haline gelmiştir.
Anadolu tarihin her döneminde birçok topluluk açısından oldukça önemli bir bölge olmuştur tartışmasız. Bunun en önemli sebeplerinden birisi iki kıta yani Avrupa ve Asya arasında bulunan bir köprü niteliği taşımasıdır.
Anadolu’nun iki kıta arasında yer alan bir köprü olmasından dolayı tarih boyunca göçlere sebebiyet vermiştir. Bu göçler dışarıdan Anadolu’ya insanların gelmesi şeklinde olan göçler olup Anadolu’da idari açıdan bir karmaşanın oluşmasına neden olmuştur. Bunun şöyle inceleyelim. Normal şartlarda herhangi bir nüfusun yoğun olduğu bir bölgede yoğun olan o nüfusun gelenek, görenek, adetleri baz alınarak bir toplum yapısı oluşturulur. Fakat konumuz Anadolu toprakları olduğundaysa duru maalesef ki oldukça karışıyor.
İki kıtadan sürekli göç alması nedeniyle toplumsal yapı olarak tam manasıyla bir çorbadır Anadolu ve eğer ki bunu yönetimsel açıdan incelersek durum daha da karışmaktadır. Bu kadar çok halkın yaşadığı topraklarda tabii olarak çok düzenlenmiş hem azınlıkları hem de çoğunluğu baz alan dengeli kanun tasarıları gereklidir. Fakat Türklerden önce bırakın kanun tasarını, bu halklara yapılan zulmün haddi hesabı yoktur.
Ayrıca eğer ki bir rehbere ihtiyacınız varsa sizlere Bilal Çağatay Erentürk’ü tavsiye ederim. Kendisine bu numaradan ulaşabilirsiniz. 0533 517 98 59 Ayrıca internette Erzurum gezisi başlığında da bu rehbere rast gelebilirsiniz.
Bunun en basit örneği Bizans İmparatorluğu döneminde yapılan Ermeni kıyamlarıdır. Ermeniler bu dönem toplu halde zulümlere uğramış ve bu yüzden soylara neredeyse kuruma noktasına gelmiştir. Buradan bu zulmün sadece Ermenilere yapıldığı gibi bir sonuç çıkmasın. Bizans İmparatorluğu bu topraklarda hüküm sürdüğü müddetçe halka çok ağır vergilere mahkûm etmekle beraber halkın sırtına çok ağır yükler yüklemiştir.
Böyle bir ortamda yaşamını sürdürmeye çalışan halklar da takdir edersiniz ki Bizans egemenliğinden kurtulmak için en ufak bir fırsatı bile değerlendirecektir elbet. Burada tarih sahnesine Türkler çıkmaktadır. 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi’nden sonra Anadolu’ya akın akın yerleşen Türkler ve yine aynı coğrafyada kurulan Anadolu Selçuklu Devleti Bizans’ın aksine halkı adalet ve merhametle yöneterek halkın güvenini kazanmıştır.
Anadolu Selçuklu Devleti’nin merkezi otoritesinin zayıflayarak yıkılmasından sonra bile bu devletin daha önceden yapmış olduğu çalışmaların bir neticesi olarak ondan sonra kurulan Osmanlı Beyliği de hiçbir suretle halkça yadırganmamış ve çok kısa bir zamanda bir imparatorluk haline gelmiştir.